Müşteri isteklerini şekillendirmek ve günümüzün değişken koşullarına ayak uydurmayı sağlamak en belirleyici argümanlardan.
Lojistik faaliyetlerini içine alan tüm birimlerin koordinasyonlu bir şekilde çalışmasını sağlayacak sistem, Tedarik Zinciri’nin etkinliğini belirleyen en önemli faktör şüphesiz. Burada Tedarik Zincirini bir orkestra şefinin orkestranın tüm birimlerini ahenk içinde kontrol etmesi şeklinde anlamlandırmamız mümkün.
Bu ahengin sağlanması için dikkat edilmesi gereken noktaları Robert Martichenko’nun toparladığı yedi temel prensip üzerine bina edebiliriz.
Bunlardan ilki talebi karşılama akışı (Lean Fullfillment Stream) boyunca tüketimi görünür yapmaktan geçiyor. Bunun yolu ise bilginin etkin şekilde paylaşımı. Bilginin etkin şekilde paylaşılamadığı ortamlarda yaşanılan kaotik durumlar ve sadece tahminlemeye dayalı sonuçlardan yola çıkarak tedarik zincirini ve lojistik faaliyetlerini yönetmeye çalışmak, süreçlerde kaçınılmaz dalgalanmalara sebep olmakta.
Bunlardan ikincisi çekmeyi mümkün kılmak ve stoku azaltmak için akış süresini kısaltmak. Bunun sırrı da değer akışını detaylı şekilde analiz ederek gerçekten hangi süreçlerin müşteri nezdinde değer yarattığını hangilerinin aslında hiçbir anlamda sürece değer katmadığını anlamakta gizli. Stokların azalması ve çekme sisteminin kurulması, otomatikman değer akış sürenizi kısaltarak müşterinizin isteklerine kolayca adapte olabilmenize imkan tanıyacaktır.
Değişkenliği azaltmak ve kararlılığı sağlamak için seviyelendirilmiş çekme yaratmak da bu prensiplerden üçüncüsü olarak karşımıza çıkıyor. Buradaki kilit nokta ise parti büyüklüklerini azaltarak daha esnek bir üretim ortamı kurmaktan geçiyor. Parti büyüklüklerini azalttığınızda değişen müşteri isteklerini süpermarket ve çekme sistemleri ile kısalttığınız akış süreniz ile birleştirdiğinizde tedarik zinciri ve lojistik süreçlerinizi oldukça yönetebilir hale getiriyorsunuz.
Sadece akış süresini kısaltmak ve esnek bir üretim ortamı kurmak tedarik zinciri ve lojistik sürecinin Yalınlaşmasını sağlamıyor. İçeride kurguladığınız bu sistemi tedarik zincirinin her bir halkasında koordineli bir şekilde yürütmeniz gerekiyor. Bu küçük parti büyüklüklerini yönetmek ve esnekliğe karşılık akışı sürdürebilmek de lojistik hızını artırmakta saklı. Stok seviyelendirmeye uygun milkrun tasarımları bu hıza etkiyen ana faktörlerden.
Olay elbette ki tekniklerden ve parti büyüklüklerini kısaltmaktan ya da hızdan ibaret değil. Burada ciddi bir takım çalışması işbirliği ve problemleri çözerek sürekli gelişmeyi hedefleyen bir organizasyon yapısının ruhu gizli. Bu da altıncı prensip.
Son prensip ise elbette ki işin mali boyutunu yönetmekten geçiyor. Bu da geleneksel muhasebe yöntemlerinden sıyrılıp, stokun değer olarak görüldüğü maliyetleme anlayışından kurtulup, değer akışına odaklı sistemin bütününü ele alan ve talebi karşılamanın (Total Cost of Fullfillment) maliyetine odaklanan bir sistem kurmakla mümkün.
Bu yedi ana prensip, tedarik zincirinizi ve lojistik süreçlerinizi yalınlaştırmanız için size yol gösterecek fenerler. Bu yedi ana prensip ışığında tüm sistemi ele alıp organizasyonunuzu buna göre şekillendirmeye başladığınızda Yalınlaşmaya başladığınızı fark edeceksiniz. Azalan stoklar, pozitif gösteren mali tablolar, kısa termin süreleri zaten size bir şeylerin değişmeye başladığını söyleyecek. En önemli ispatınız ise mutlu çalışanlarınız ve memnun müşterileriniz olacak.
Can Yükselen/Taşıma Dünyası