İTHİB Başkanı İsmail Gülle, tekstilin özellikle AB pazarındaki büyüme stratejisinde lojistik süreçlerin de etkili olacağını düşünüyor. Tekstil kadar lojistiğin de Batı standartlarını yakalaması gerektiğini ifade eden Gülle, bu dönüşüm başarıldığında Türkiye’nin birkaç basamak yukarı tırmanacağını belirtiyor.
Tekstil ihracatında geleneksel pazarların başında gelen Avrupa Birliği’nde yaprak kımıldamaması, Türkiye’de adeta fırtına etkisi yarattı. Toplam tekstil ihracatının yüzde 44’ünün gerçekleştiği AB27’lere sektörün geçen yıl yüzde 8’lik bir ihracat kaybı yaşadığına dikkat çeken İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, “Bu kayıp sektörün en büyük ikinci ve üçüncü pazarı durumundaki İtalya’da yüzde 15’i, Almanya’da ise yüzde 13’ü buldu. İngiltere, Romanya, Polonya gibi sektörün en çok ihracat yaptığı ülkeler sıralamasında ilk onda bulunan ülkelerin neredeyse tamamında bu gerileme gözlendi” diye konuşuyor. Gülle, AB pazarında bugünkü potansiyelin korunmasının bile başarı sayılacağını vurgulayarak, gelecek hedefleri açısından lojistik sektörüne de önemli bir rol düşeceğine işaret ediyor.
Öncelikle sektörünüzün 2012 yılı performansını değerlendirerek başlayalım isterseniz…
2008 gibi tarihin gördüğü en büyük krizden yüzde 20’lik ihracat kaybıyla çıkan tekstil sektörü, 2010 yılında yüzde 18’lik ihracat artışıyla kaybı hiç olmazsa geri kazanmayı başarmıştı. Herkesin kabuğuna çekildiği bir iki yılın ardından ertelenen talebin ortaya çıkmasıyla sektör 2011 yılında yüzde 22’lik bir ihracat artış oranı yakaladı ve toparlanma beklenirken reel büyümenin sinyalleri verildi. 2008 yılında başlayan ve dünyanın başına gelmiş en kötü olaylardan biri olan kabul edilen ekonomik kriz, 2010 yılın son günlerinde başlayan ve bugüne kadar sürekli büyüyen Arap Baharı’yla gündemin arka sıralarına düştü. Türkiye’nin de içine çekildiği süreçte Arap Baharı sınırlarımıza kadar dayandı ve sonuçları itibariyle ihracatı etkiler bir durum ortaya çıktı. Avrupa Birliği’nde yaşanan ekonomik sıkıntılar ve Amerika Birleşik Devletleri’nin not düşürme tehdidine kadar uzanan mali belirsizlikleri tüm dünyada talebi yeniden baskı altına aldı. Bu şartlar altında bir önceki yıl yüzde 22 büyüyen sektör yalnızca bir yıl sonra yüzde 1 düzeyinde bile olsa performans kaybı yaşadı.
2013 yılında Avrupa pazarına yönelik bir ihracat artışı bekliyor musunuz?
2012 yılındaki performansı belirleyen unsurların 2013 yılında nasıl seyredeceğini bilmek şimdiden mümkün değil. Siyasi ve ekonomik belirsizliklerin gerilemesi durumunda ihracat yeniden yüzde 10’ların üzerinde büyüme potansiyele sahip ama aksi durumda bugünkü performansını koruması bile başarı sayılacaktır.
Bu artışın sebeplerini nasıl açıklayabiliriz?
Tekstil sektörü özellikle İtalya başta olmak üzere AB pazarına markalı ve yüksek katma değerli mal satışını her yıl oransal olarak artırıyor. Türk tekstil sektörünün AB pazarındaki temel büyüme stratejisini bu durum belirliyor.
LOJİSTİK, REKABET MODELİ OLMALI!
Peki tekstilin ihracat artışı yakalamasında lojistik sektörü nasıl bir rol oynuyor?
Hız ve esneklik bizim için çok önemli. Özellikle AB pazarında havayolu ve kara taşımacılığı öne çıkıyor. Temrinlerin giderek kısalması havayolunu daha çok kullanmamıza sebep oluyor. Lojistik kavramını nakliyeden bağımsız olarak bir rekabet modeli olarak benimsemek istiyoruz. İşin nakliye ayağında zaten Türkiye çok gelişmiş bir ülke. Ancak tedarik zincirini geliştirip bunun üretim maliyetlerine olumlu yansıyacak düzeye getirmemiz için önümüzde biraz daha yol olduğunu düşünüyorum. Lojistik sektörü hizmet verdiği sektörlerin tedarik zincirini etkinleştirdikçe asıl olarak onlara maliyet avantajı da yaratıyor demektir.
Ancak bu çok ciddi iletişim ve planlama gerektiren bir konu. Bu noktada Batı Avrupa ülkeleri standartlarından henüz çok gerideyiz. Ancak nakliye ayağında işlerin yolunda gittiğini söylemek mümkün. Bizler gibi lojistik sektörü de kendi dönüşümünü yaşıyor ve Batı standardında bir lojistik kavramını oturmak istiyor. Bu başarıldığında çok daha verimli olacağımızı düşünüyorum.
‘KOORDİNASYONA ÇOK YABANCIYIZ’
Batı standartlarında bir model size küresel pazarda ne gibi avantajlar kazandırır?
Daha önce de belirttiğim gibi lojistik kavramının nakliyeyi aşan bir boyutu var. Tekstil sektörü entegre ve kesinlikle küresel bir sektör. Hammaddeden başlayarak çok sayıda proses var. Nihai malın yüklenip varış noktasına teslim edilmesinden önceki süreçlerde bütünleşik bir tedarik zinciri hizmeti alınabilmesi çok önemli. Bu hizmetlerin firmalar tarafından içselleştirilebilmesi gerekiyor. Bu model Türkiye’de firmaların alışık oldukları bir model değil. Bu çeşit bir koordinasyona henüz çok yabancıyız. Ama üretim ve ihracatın geldiği nokta el birliği ile bu aşamayı da tamamlamamızı gerektiriyor. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bu işin ABD ve AB’deki standartları ortada. Etkinliği artıran maliyetleri minimize eden bu modelin Türkiye’de de uygulanabilir olması için tekstil sektörünün kendi için bunun alt yapısını kurması gerekiyor.
İÇ SPOT:
“Lojistik kavramını nakliyeden bağımsız olarak bir rekabet modeli olarak benimsemek istiyoruz. İşin nakliye ayağında zaten Türkiye çok gelişmiş bir ülke. Ancak tedarik zincirini geliştirip bunun üretim maliyetlerine olumlu yansıyacak düzeye getirmemiz için önümüzde biraz daha yol olduğunu düşünüyorum. Lojistik sektörü hizmet verdiği sektörlerin tedarik zincirini etkinleştirdikçe asıl olarak onlara maliyet avantajı da yaratıyor demektir.”
İPLİK İHRACATINDA ARTIŞ BEKLENTİSİ
İTHİB Başkanı İsmail Gülle, geçen yıl iplik ihracatının miktar bazında arttığını, ancak değer bazında düştüğünü söylüyor. Geçen yıl, 2011 yılına göre yüzde 2.5 düşüşle 1.6 milyar dolarlık iplik ihracatı gerçekleştirildiğini dile getiren Gülle, miktar bazında ise yüzde 23.2 artışla 448.2 bin ton ihracat yapıldığını kaydediyor. Miktar bazında yüzde 20’lerin üzerinde artan iplik ihracatının değer bazında düşmesini, 2011-2012 yılları arasında hammadde fiyatlarının dalgalanmasına bağlı ihracat birim fiyatlarındaki düşüşe bağlayan İsmail Gülle, “Bilindiği gibi 2011 yılında pamuk fiyatları üst seviyelere tırmanırken 2012 yılının ilk çeyreğinden sonra düşüş eğilimine girdi. Bu eğilimin sonucu olarak 2011 ve 2012 yılları arasında iplik ihracat birim fiyatlarında da yüzde 20-25’ler arasında bir fark ortaya çıktı ve bu fark miktar ve değer bazında ihracat değişim oranlarına da yansıdı” açıklamasını yapıyor. 2013 yılında ise birim fiyatlarda hammadde fiyatları kaynaklı pek fazla dalgalanma beklemediklerinden bahseden Gülle, bu yıl hem miktar hem de değer bazında yüzde 10 civarında bir artışla, yaklaşık 1.8-1.9 milyar dolarlık ihracat hedeflediklerini ifade ediyor.
Kaynak : Lojistik Hattı