Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gündem / SANAYİCİNİN BEKLENTİSİ UYGUN FİYATLI VE ETKİN TAŞIMACILIK

SANAYİCİNİN BEKLENTİSİ UYGUN FİYATLI VE ETKİN TAŞIMACILIK

SANAYİCİNİN BEKLENTİSİ UYGUN FİYATLI  VE  ETKİN TAŞIMACILIK22.01.2013
Türkiye’nin orta ve uzun vadeli hedeflerini hayata geçirebilmesi için üretim kapasitesini ve rekabet gücünü yüksek tutmak zorunda olduğuna dikkat çeken İstanbul Sanayi Odası Başkanı C. Tanıl Küçük, bu noktada lojistik ve üretimin bağımsız düşünülmemesi gerektiğini aktarıyor. Küçük, “Son dönemde, karayolları yapımına, sivil havacılığın gelişmesine ve çağdaş demiryolu altyapısına verilen ağırlığı önemi buluyor ve destekliyoruz” diyor.

Türkiye sanayisinin başkenti olan İstanbul, rekabet gücünü artırmak için lojistiği arkasına aldı. Hem ülkemizin hem de İstanbul’un lojistik ve transit taşımacılık açısından birçok imkan sunduğunu ifade eden İstanbul Sanayi Odası Başkanı C. Tanıl Küçük, “Bu avantajlı konumumuzu daha iyi değerlendirebilmeli, denizyolu, liman ve demiryolu bağlantıları ile entegre bir plan dahilinde, Kafkasya, Orta Asya ülkeleri, İran, hatta Çin’i ve Ortadoğu ülkelerini Avrupa’ya bağlayacak ulaşım ve lojistik alt yapısını kurabilmeliyiz” diye konuşuyor. Küçük, üretim ve lojistikte ortak bir gelişim hamlesi yapılması gerektiğini düşünürken, İSO olarak başta taşımacılık da olmak üzere sanayinin yaşadığı tüm sorunları kamudaki temaslarında gündeme getirdiklerini, raporlar hazırlayarak çözüm önerileri geliştirdiklerini vurguluyor.

İstanbul sanayisinin 2012 yılı performansını sizden dinleyebilir miyiz? Sizce 2013 nasıl bir yıl olacak?

2012, beklendiği gibi ekonominin yavaşladığı bir yıl oldu. 2010 ve 2011’de Türkiye ekonomisi iç talep ağırlıklı olarak büyümüştü. 2012’de ise iç talepteki durgunluk nedeniyle büyüme hızı önemli ölçüde yavaşladı. 2012’de dokuz ay sonundaki ortalama büyümenin %2,6, 2011’in aynı dönemindeki büyümenin ise %9,8 olduğunu hatırlatırsak, 2012’de ekonomideki yavaşlamanın boyutu daha iyi görülecektir. 

İç talepteki durgunluk 2012 ekonomisinin önemli sorunlarından biriydi. Hane halkı tüketim harcamalarının küçük oranlarda da olsa, yılın üç çeyreğinde de gerilemesi, iç talepteki durgunluğun boyutu açısından dikkat çekicidir. Hanehalkı tüketim harcamaları 2012’nin ilk çeyreğinde %0,1, ikinci çeyrekte %1 ve üçüncü çeyrekte de %0,5 oranlarında küçüldü. Yıl ilerledikçe, iç talepteki düşüşün devam etmesi, 2013 için de olumsuz bir işaret olarak görülebilir. Diğer taraftan, yılın ilk çeyreğinde %1,3 artan özel sektör yatırım harcamaları ikinci çeyrekte %7,7, üçüncü çeyrekte ise ,1 oranlarında küçüldü. Yatırım kapasitesinin bir ekonominin gelecek performansı açısından belirleyici önemde olduğunu düşündüğümüzde, yatırım harcamalarındaki azalmanın, 2012’ye olumsuz etkilerini dışında, 2013 ekonomisi için de olumsuz bir öncü işaret olduğu ortada...

Büyüme verilerine göre, 2012’de büyümeyi iç talepten çok, dış talep sürükledi. Dış ticaretimizde dikkat çekici bir nokta, on ayda ihracatımızın miktar bazında  artarken, dolar bazında  ,7 oranında artmasıdır. Bu da, ihracatçı sanayicimizin pazarlarını korumak adına kârından önemli ölçüde fedakarlık yaptığına işaret ediyor. Nitekim, yılın ilk iki çeyreğinde sanayimizin büyümedeki katkısı nispeten daha yüksek iken üçüncü çeyrekte bu katkı, 0.3 puanla daha düşük kaldı. Üçüncü çeyreğin daha önceki iki çeyrekten önemli bir farkı da, üçüncü çeyrekte, imalat sanayinde, katma değer artışının, üretim artışının altında gerçekleşmesidir. 2012’nin ilk çeyreğinde imalat sanayinde üretim ortalama %1,8 artarken, katma değer %3,2,  ikinci çeyrekte ise üretim %3,1 artarken, katma değer %3,8 oranlarında artmıştı. Ancak üçüncü çeyrekte, imalat sanayi üretimi %2,3 oranında artmışken, katma değer artışı %1,3 olarak gerçekleşti. Bundan, üçüncü çeyrekte, sanayide, girdi maliyetlerinin çıktı fiyatlarına göre daha fazla arttığını ve katma değer verimliliğinin düştüğünü anlıyoruz.

2013 ZORLU BİR YIL OLABİLİR!

Tüm bu gelişmelerle birlikte, 2012’de iç ve dış talepteki sorunlar, sanayimizi olumsuz etkiledi. Sanayi üretimi, küresel kriz sonrasında, 32 ay aradan sonra ilk kez 2012’nin Ağustos ayında tekrar azaldı, takip eden aylarda da bir ay azalış, bir ay artışın yaşandığı istikrarsız bir seyir ortaya koydu. Mevcut sonuçlara göre, 2012’nin 11 ayı sonunda sanayimizde ortalama üretim artışı %2,9 oldu. 2011’in aynı döneminde ise bu oran %9,5 idi.
İmalat sanayi üretimine alt sektörler itibarıyla baktığımızda, 2012’nin 11 ayı sonunda, taşıt araçları üretiminde %5,2 oranındaki düşüş dikkati çekmekte. Elektrikli makine ve teçhizat sektöründe de düşüş var. Diğer alt sektörlerde ise durgunluk söz konusu... Sonuç olarak, dışarıda, küresel ekonomideki belirsizlikler ve özellikle en büyük ihracat pazarımız Avrupa Birliği’ndeki sorunlar, içerde de iç talepteki durgunluk nedeniyle zor bir yıl olan 2012’de sanayimizde üretim artışının ve GSYİH’da da büyümenin devam etmesini başarı olarak değerlendirebiliriz. 2012’nin ardından 2013’de zor bir yıl olma potansiyeli taşıdığının sinyallerini veriyor.

Türk sanayisinin kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerinde İstanbul sanayisi nasıl bir yol oynayacaklar?

Öncelikle şunu söyleyelim ki, İSO üyesi sanayiciler toplam sanayi katma değerinin yüzde kırkını yaratmakta. Dolayısıyla Türkiye sanayini İstanbul sanayinden ayırmak zor... Genel sanayi verilerinin İstanbul sanayini de temsil ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Sanayimizin kısa vadeli hedefleri arasında ilk olarak rekabet gücünü iyileştirecek yapısal reformların gerçekleştirilmesi geliyor. Nitekim, İstanbul Sanayi Odası üyeleri, rekabet gücü açısından temel sorunlarını sıralarken, kayıt dışı ekonomi, hammadde maliyetleri, enerji maliyetleri ve vergi oranlarının yüksekliği, kârlılık oranlarının yetersizliğini en önemli sorunları olarak dile getiriyorlar. Özellikle, kamu kaynaklı girdi maliyetlerinin rekabet ettiğimiz ülkelerle eşit standartlara çekilmesi başta olmak üzere bu sorunların çözümü ancak yapısal reformlarla mümkün olabilir. Türkiye son dönemde küresel krizin getirdiği acil sorunların etkisiyle de olsa gerek, yapısal reformları unutmuş görünmekte. Yapısal reformları yeniden gündeme alarak, 2013 ve sonrasının kazanılması adına önemli bir adım atmış oluruz. Beklentimiz, %4’lük büyüme öngörülen 2013’ün, büyüme adına mütevazı bir yıl olsa bile, sanayi ve ekonomimizde yapısal değişim adına, dönüm noktası bir yıl haline getirilebilmesidir. Diğer taraftan, sanayimizin en temel orta ve uzun vadeli hedefi, bilgi ve teknoloji içeriği yoğun katma değeri yüksek bir üretim yapısına geçiştir. Köklü üretim ve ticaret geleneği, lojistik imkanları, geniş üniversite yelpazesi ve kalifiye iş gücüne ev sahipliği yapması itibarıyla böyle bir sanayi yapısını ortaya çıkmasında da başrolü yine İstanbul ve İstanbullu sanayiciler üstlenecektir.

Sanayiyi 2023 hedeflerine taşımak adına nasıl bir lojistik sektörüne ihtiyaç olduğunu düşünüyorsunuz?

Lojistik üretimden bağımsız düşünülemez. Dolayısıyla, Türkiye, bu hedefleri hayata geçirebilmek için, üretim kapasitesini ve rekabet gücünü yüksek tutmak zorundadır. Uygun fiyatlarda ve etkin bir taşıma sisteminin kurulması sanayimizin rekabet gücünü olumlu etkileyecektir. Bunun için taşımacılık altyapımızı geliştirmemiz gerekmekte. Son dönemde, karayolları yapımına, sivil havacılığın gelişmesine, hızlı tren ve çağdaş demiryolu altyapısına verilen ağırlığı önemi buluyor ve destekliyoruz. Demiryolu liman bağlantılarını kurulması Marmara bölgemiz başta olmak üzere tüm ülkemiz sanayisi, bununla birlikte madencilik, taşa toprağa dayalı sektörlerimiz ve otomotiv sanayimiz başta olmak üzere, tüm sektörlerimiz için çok önemlidir.

İstanbullu sanayicilerin yaşadığı en önemli sorunlardan biri bilindiği üzere, zaman zaman bunaltıcı boyutlara ulaşan trafiktir. İstanbul’da para, enerji, zaman ve verimlilik kaybına neden olan trafik sorunun çözümü sanayimizin rekabet gücüne önemli katkıda bulunacaktır.

İSO’DAN DEMİRYOLUNDA ‘ULUSAL POLİTİKA’ VURGUSU

Gelişmiş ülkelerde %40’ları aşan demiryolunun yük taşımacılığındaki payının Türkiye’de %5’e bile ulaşamadığına değinen C. Tanıl Küçük, “Bu rakamlar demiryolları ile ilgili olarak yapmamız gereken çok şey bulunduğunu hatırlatır nitelikte” diyor. Küçük’e göre sanayinin ve Türkiye’nin geleceği açısından demiryollarındaki geçmişten gelen eksikliğin telafi edilebilmesi için ulusal politika ile yatırımlara hız verilmesi gerekiyor. “Demiryollarının yaygınlaşması ekonomiye katkı yapacağı gibi, ihracat ve ithalatçılarımıza da maliyet konusunda önemli bir avantaj sağlayacak” diyen Küçük, entegre demiryolu ve denizyolu taşımacılığının da daha verimli olduğunu vurguluyor.


Kaynak : Lojistik Hattı

Gayrettepe Mahallesi, Barbaros Bulvarı Dr. Orhan Birman İş Merkezi No:149/6 Beşiktaş 34349 İstanbul
+90 212 663 08 85 | +90 530 960 84 24
+90 212 663 62 72
utikad@utikad.org.tr