Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gümrük / 418 SERİ NOLU VERGİ USUL KANUNU TEBLİĞİ DÜZENLEMELERİ

418 SERİ NOLU VERGİ USUL KANUNU TEBLİĞİ DÜZENLEMELERİ

418 SERİ NOLU VERGİ USUL KANUNU TEBLİĞİ DÜZENLEMELERİ14.09.2012

08.09.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 418 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile vergilendirmeyi ilgilendiren aşağıdaki konularda açıklama ve düzenlemeler yapılmıştır:

1- Reçetelerin Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi zorunlu belgeler kapsamından çıkartılması

Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 257’nci maddesinin Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkiye dayanılarak 1 Haziran 1989 tarihinden itibaren 191 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile özel muayenehane, özel poliklinik, özel hastane sahibi veya buralarda çalışan hekimlerce (diş hekimi dahil) özel muayene ve tedaviler için düzenlenen reçeteler Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi zorunlu belgeler kapsamına alınmıştı ve anılan reçetelerin sadece defterdarlıklarla anlaşmalı matbaalara bastırılarak kullanılması zorunluluğu getirilmiş ve reçetelerde bulunması gereken asgari bilgiler gösterilmişti.
Öte yandan, 336 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin 2 numaralaı bölümü ile de 1 Ağustos 2004 tarihinden itibaren yukarıda adı geçenler tarafından düzenlenecek reçetelerde, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 72’nci maddesine istinaden tutulan protokol defterindeki protokol numarasına da yer verilmesi zorunlu hale getirilmişti.
 
08.09.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 418 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yukarıdaki düzenlemeleri içeren 191 Seri Nolu Tebliğ ve 336 Seri nolu Tebliğ’in 2 nolu bölümü yürürlükten kaldırılmıştır. Dolayısıyla bundan sonra, söz konusu reçeteler Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi gereken belgeler kapsamında değildir.

2- Sağlık hizmeti sunucuları ile optisyenlik müesseselerinin SGK’ya düzenledikleri faturalarda süre
Bilindiği üzere; Vergi Usul Kanunu’nun 231’inci maddesi hükmüne göre fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenmek zorundadır. Ancak, 336 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde eczanelerin, çalışanlarının reçetelerini karşılamak üzere sözleşme yaptıkları kamu kuruluşları ile sınırlı olmak üzere, ilgili kuruluşların çalışanlarına yaptıkları ilaç teslimlerinde kamu kuruluşlarınca karşılanacak paya ilişkin tutarı içeren faturayı, ay sonunda tüm çalışanlar için ve tek bir fatura şeklinde düzenleyebilecekleri ifade edilmiş, 379 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun da 336 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği uygulamasında, eczanelerle anlaşma yapılan kamu kuruluşları kapsamında değerlendirilmesinin uygun görüldüğü belirtilmişti.
Bu kez 418 Seri Nolu Tebliğ ile sağlık sektöründe faaliyet gösteren ve Sosyal Güvenlik Kurumu ile sözleşme/protokol imzalayan sağlık hizmeti sunucuları ile optisyenlik müesseselerinin çalışanlar, emekliler ve bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilere verdikleri sağlık hizmetleri nedeniyle adı geçen kuruma ay sonunda tek bir fatura düzenleyebilmeleri uygun bulunmuştur.

3- Amortisman listesine yeni eklenen iktisadi kıymetler
Bilindiği gibi mükelleflerce 1/1/2004 tarihinden itibaren aktife alınan amortismana tabi iktisadi kıymetler 339, 365, 389, 399 ve 406 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu genel tebliğleri ile değişik 333 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin ekinde yer alan “Amortisman Listesi”nde belirtilen faydalı ömürleri dikkate alınmak suretiyle amortismana tabi tutulmaktadır. Listedeki herhangi bir sınıflandırmada yer almayan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin faydalı ömürleri ve amortisman oranları ise mükelleflerce yapılan başvurular üzerine, Maliye Bakanlığı’nca belirlenmektedir. Bu şekilde belirlenenler de dahil olmak üzere, söz konusu listede yer almayan iktisadi kıymetlere ilişkin olarak uygulama birliğini sağlamak amacıyla, 333 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin ekinde yer alan amortismana tabi iktisadi kıymetler listesine aşağıdaki tabloda yer alan satırlar eklenmiştir.

4- Bakır ve bakır alaşımlarından ekstrüzyon ve soğuk çekme kalıplarına amortisman ayrılmaması
418 Seri Nolu Tebliğ’de açıklandığı üzere, 213 sayılı Kanun’un 313’üncü maddesi hükmüne göre, bir iktisadi kıymetin amortismana tabi tutulabilmesi için, işletmede bir yıldan fazla kullanılması, yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunması ve işletmenin aktifinde kayıtlı bulunması gerekmektedir. Bu itibarla, kullanıldıkları süreç gereği faydalı ömürleri bir yıldan fazla olmayan bakır ve bakır alaşımlarından ekstrüzyon ve soğuk çekme kalıplarının amortismana tabi iktisadi kıymet olarak dikkate alınmaması ve işletme malzemesi olarak değerlendirilip muhasebe kayıtlarına doğrudan gider olarak intikal ettirilmesi mümkün bulunmaktadır.

5- Ba ve Bs formlarıyla ilgili yapılan değişiklikler
Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Form Ba” ile mal ve hizmet satışlarını ise “Form Bs” ile Maliye Bakanlığı’na bildirim zorunlulukları bulunmaktadır. Konuyla ilgili 396 seri nolu VUK Tebliği’nde 418 seri nolu Tebliğ’le yapılan değişiklikler uyarınca;

İflas eden mükellefler için bildirim yükümlülüğü iflasın açıldığı tarihi ihtiva eden dönemden sonra sona erecektir. İflasın kaldırılması durumunda ise bildirim yükümlülüğü, kaldırılma tarihini ihtiva eden dönemden itibaren tekrar başlayacaktır.

İthalat işlemlerinin form Ba ile bildirilmesinde gümrük giriş beyannamesinin kapanış tarihi, ihracat işlemlerinin form Bs ile bildirilmesinde ise, fiili ihracatın gerçekleştiği tarih dikkate alınacaktır.
Serbest bölgelerde faaliyette bulunan mükelleflerin yurt içiyle yaptıkları alış-satış işlemlerinin bildirilmesinde; gümrük giriş veya çıkış beyannamesi düzenlenmesi hallerinde bu beyannamelerin kapanma tarihleri ve tutarları, gümrük giriş veya çıkış beyannamesi düzenlenmemesi durumlarında ise serbest bölge işlem formu tarihi ve tutarı dikkate alınacaktır.

İthalat işlemlerinin form Ba ile bildirilmesinde tutar alanına; Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 21’inci maddesi gereğince gümrük vergisi tarhına esas olan kıymet, malın gümrük vergisinden muaf olması durumunda ise katma değer vergisi matrahını oluşturan katma değer vergisi hariç bedel yazılacaktır. Ayrıca, malın gümrük sahasına getirildikten sonra kısım kısım ithalatın gerçekleşmesi durumunda, her bir işlemin gerçekleştiği tarih dikkate alınarak 396 nolu Tebliğde belirtilen haddi aşması halinde form Ba bildirimine dahil edilecektir.

Bildirim formlarında alıcı veya satıcının vergi kimlik numarası, ithalat işlemlerinde “1111111111”, ihracat işlemlerinde ise “2222222222” olarak kodlanacaktır.

Serbest bölgelerden yapılan mal ve/veya hizmet alım-satım işlemlerinin bildirilmesinde; serbest bölgede faaliyette bulunan mükelleflerin Türkiye’deki merkez veya şubelerinden de alım-satım yapılması hallerinde, Türkiye’den yapılan alım-satım işlemleri ile serbest bölgedeki şubeden yapılan alım-satım işlemleri ayrı satırlar şeklinde bildirilecektir. Bu kapsamda yapılan bildirimlerde serbest bölgelerden yapılan alım-satım işlemlerinin bildirildiği satırların ülke kodu kısmında “Serbest Bölge” ifadesinin seçilmesi gerekmektedir.
6- Fazla ve yersiz olarak tahsil edilmiş vergilerin mükellefe iadesinde faiz verilmesi
Bilindiği üzere, 213 sayılı Kanun’un 112’nci maddesinin dördüncü fıkrasında “Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanun’a göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120’nci madde hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödenir.” hükmü, yer almakta idi. Anılan hüküm 6322 sayılı Kanun’la yeniden düzenlenmiştir.

Yapılan düzenlemelere göre, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamında olan vergi, resim ve harçlar ile bunlara bağlı olarak hesaplanan gecikme faizi, gecikme zammı ve pişmanlık zammının, ayrıca vergi cezalarının 112’nci maddenin dördüncü fıkrasına göre iade edilmesi sırasında mükelleflere faiz ödenmesi söz konusu olacaktır. 213 sayılı Kanun kapsamına dahil olmayan ancak, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre tahsil edilen diğer amme alacaklarının iadesinde ise 112’nci maddeye istinaden faiz hesaplanması mümkün değildir.

Buna göre, 213 sayılı Kanun’un 116’ncı maddesinde tarif edilen, 117 ile 118’inci maddelerinde de sayılan vergi hataları sebebiyle mükelleflerden fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin iadesinde 112’nci maddenin dördüncü fıkrasına göre faiz hesaplanması gerekmekte olup, faiz hesaplanmasına dair yeni durum aşağıdaki gibi olacaktır:

Değişiklikten önceki hükme göre, fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu vergilerin üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanun’a göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faizi ile birlikte iade edilmesi icap etmekteydi. Maddenin yeni h‚line göre ise, fazla  veya yersiz olarak tahsil edilen vergiler, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde müracaat tarihinden, diğer hallerde tahsil tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar hesaplanacak faiz ile iade edilecektir.

Diğer taraftan, fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin iade edilebilmesi için varsa gerekli bilgi ve belgelerin tamamlanması ve vergi dairesine verilecek dilekçeye ilave edilmesi icap etmektedir. Düzeltme fişinin 213 sayılı Kanun’un tebligata dair hükümlerine göre bilinen adresinde, ilanen veya mükellefin rızası dahilinde dairede tebliğ edilmesi gerekmektedir. Madde hükmüne göre mükellefe ödenecek faizin nispetine dair bir değişiklik yapılmadığından 6183 sayılı Kanun’a göre belirlenen tecil faizi oranında ve tecil faizi için belirlenen usule göre faiz hesaplanmasına devam edilecektir.

Yukarıda açıklanan yeni yasal düzenleme 15/6/2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girdiğinden, bu tarihten sonra fazla veya yersiz olarak tahsil edilmiş olup da iadesi söz konusu olan vergiler için tatbik edilecektir.
 
Kaynak: Dünya