Anasayfa / Sektörel / Sektör Haberleri / Gündem / LOJİSTİK ÜS OLMAK

LOJİSTİK ÜS OLMAK

LOJİSTİK ÜS OLMAK07.08.2012

Türkiye, konumu sayesinde dünyanın farklı coğrafyalarına birbirinden bağımsız perspektiflerle bakmak için müstesna bir durumda bulunmaktadır.

Nitekim Batı`ya baktığında rekabetçi reel ekonomisi sayesinde ticaretin önündeki engelleri kaldırmaya odaklanmakta, Orta Asya`ya baktığında hızla yükselen refah ve kalkınma ortamı ile tarihi bağların örtüştüğü fırsatları fark etmekte, Ortadoğu`da ise ekonomik ve ticari bağların ne kadar çabuk gelişebileceğini test etmektedir. Elbette tüm bu perspektifler, Türkiye`yi uluslararası medyada ön plana taşımakta ve asli birkaç zaafiyetine rağmen güçlü ekonomisi, artan ölçüde saygınlık yaratmaktadır.

Tüm bunlar, Türkiye`nin bölgesinde tercih edilen bir lojistik merkez olmasına uygun zemin yaratmaktadır. Ancak "Bölgesel Lojistik Üs" olmak, son 4-5 senedir çok fazla telaffuz edilmekten olsa gerek fazlasıyla kanıksandı ve sihirini yavaş yavaş kaybetti.

Mersin Limanı`nı üs yapmak ya da İpek Yolu`nu yeniden açmak gibi kulağa hoş gelen bazı proje veya söylemler de arkasında titizlikle planlanmış bir makro planlama, ulusal ve uluslararası sistematik işbirliği süreci bulunmadığından olsa gerek yavaş yavaş gündemdeki yerlerini kaybetmeye devam ediyor. Halbuki dünya, uluslararası pekçok krize rağmen hızla dönüşmeye devam ediyor ve sanki Türkiye, yapabileceklerinin çok azını yaparak bu donemi cömertçe harcıyor.

Ben, kamunun (Ulaştırma, Gümrük ve Ticaret, Maliye Bakanlıkları basta olmak üzere); özel sektör temsilcileri (taşımacılık ve lojistik meslek örgütleri, ticaret odaları) ile aynı masada buluşmaları ve evvela o masa üzerine kocaman bir dünya haritası koymaları gerektiğine inanıyorum.

• Türkiye bölgesel lojistik bir üs olacak ise, kimin üssü olacaktır?

• Şu anda akmakta olan uluslararası ticaret hareketlerinden hangileri ve hacim olarak hangi yüzdeyle Türkiye`nin de üzerinde bulunduğu yeni veya mevcut bir koridora çekilecektir?
• Bu koridor üzerinde bulunan ülkelerden hangileri kritiktir ve onlarla hangi "kazan-kazan" durumları yaratılabilecektir.
• Eğer ortak amaca ulaşılırsa bu daha fazla iş hacmi, ticaret ve dolayısıyla daha çok kazanç ve vergi anlamına geldiğine göre; devlet hangi teşvikleri sunacak, altyapıda hangi iyileştirmeler acilen yapılacak ve özel sektör filosu ne şekilde güçlendirilecektir?
• Diğer koridor ülkeleriyle nasıl ve ne zaman ortak bir oluşum başlatılacaktır?
• Rakamlarla ispat olunan daha kısa süre ve daha düşük maliyetler, hangi kaynak ülkelere birlikte ve sürekli garanti edilerek fiili mal hareketlerinin yönü arzu edilen biçimde
değiştirilecektir?

Kısaca gerçek bir ulusal kamu-özel sektör işbirliğinin dünya haritasına ve üzerindeki gerçek mal hareketlerine odaklanarak geliştirilmesi ve ortaya çıkacak ana strateji planının ilgili koridor ve kaynak ülkelerin de kabulünün sağlanması ile beraber, tüm planlanan altyapı, tarife ve süre iyileştirmelerinin disiplinli ve koordineli şekilde, üstelik bütün koridor ülkelerinde eş zamanlı olarak hayata geçirilmesi halinde doğru bir yola girmiş oluruz.

Bunun için herkesin hazır ve istekli olduğuna eminim. Sanki bir sonraki adım, Ulaştırma Bakanlığı`nın bu vizyona inanarak koordinatör rolüyle ise soyunması ve basta TOBB ve UND olmak üzere tüm meslek örgütlerinin ve diğer kamu makamlarının da herkesin menfaatine olan bu ortak amaç için güçlü ve samimi bir şekilde destek olmaları gibi görünüyor.

Herkese güzel bir yeni hafta diliyorum, esen kalın!

Haydar Özkan/Taşıma Dünyası